Mustafa Kemal Atatürk, kadın haklarını bir çağdaşlaşma unsuru olarak algılamış ve kadın hakları için birçok uğraş vermiştir.
Hiçbir ülkede, hiçbir liderin, kadın haklarına bu denli duyarlı olmaması ve böylesine savaşmaması dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk’ü kadın hakları konusunda bir reformist olarak kabul etmek gerekmektedir.
Atatürk “Dünya yüzünde gördüğümüz herşey kadının eseridir” bakış açısıyla kadının toplum içerisindeki yerini takdir etmektedir.
Medeni Kanunla yapılan değişiklikle, öncelikle çok eşli evliliğe son verildi.
Kadın ve erkek için evlilik yaş sınırı konuldu.
Miras konusunda kız çocuklara da erkek çocuklarla aynı haklar tanındı.
Mahkeme önünde kadın ve erkeğin eşit şahitliği kabul edildi. Kadına boşanma hakkı verildi.
Atatürk, Türk kadınının hem hukuki hem siyasal anlamda yerel ve merkezi yönetimler için seçme ve seçilme hakkını elde etmesini çok önemsemiştir.
1930 yılında kadınların belediye seçimlerine katılabilmesi TBMM tarafından onaylanmış ve kadınlara siyasal alanda ilk kez temsil hakkı tanınmıştır.
1933 yılında kadınlara siyasal alanda ikinci hak verilerek köyde muhtar ve ihtiyar kuruluna seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
1934 yılında ise kadınlara milletvekili seçilebilme hakkı tanınması Türk kadınını çağdaş ve ileri ülkelerin seviyesine getirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, siyasal ve sosyal yaşamda bilimin ve akIın önderliğine inanan bir liderdi.
“Bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmının göklere yükselmesinin imkânsız” olduğu düşüncesiyle kadınların da gerekli eğitimi almasını ve bu şekilde toplumun ilerleyeceğini savunuyordu.
Bu nedenle, kadınların eğitim yoluyla meslek edinip toplum yaşamına katılması amacıyla 1924 yılında ilköğretim kız-erkek herkese zorunlu hale getirilmiştir.
Sonuç olarak Mustafa Kemal Atatürk, kadını toplumsal hayatın eşit bir paydaşı olarak görmüş, kadınının toplumsal hayatta yer alması için sosyal, kültürel, hukuk ve eğitim alanlarında devrimler yapmış bir liderdir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimlerle kadın hakları kazanılmış, hür ve eşit yaşam tarzı benimsenmiştir.
"Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın."