Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık başkanlığında toplandı.
İçişleri Bakanı Soylu, "aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadele" başlıklı sunum yaptı.
"Aile ve kadına yönelik şiddeti, bir insanlık suçu olarak görüyoruz"
Aile içi ve kadına yönelik şiddetin, nitelik açısından benzerlikler ve farklılıklar olmakla birlikte, eğitim, ekonomik gelişmişlik gibi kriterlerden bağımsız olarak, dünyanın hemen her ülkesinde görülen ve mücadele edilen, küresel bir sorun olduğunu belirten Soylu, "Bunu hem uluslararası raporlarda, hem elimizdeki verilerden yaptığımız analizlerde açıkça görebiliyoruz. Peki bu değerlendirme bizi rahatlatır mı elbette ki rahatlatmaz. Her şeyden önce, biz aile ve kadına yönelik şiddeti, bir insanlık suçu olarak görüyoruz. Kültürümüze, inancımıza, geleneğimize, hukuka ve tüm birikimlerimize tamamen aykırı bir suç olarak görüyoruz. Bu toplumun, milletimizin geleceği için, gelecek nesillerimiz için bir tehdit olarak görüyoruz." diye konuştu.
Soylu, bu sebeple bu konuda samimi, gayretli, sürekli yeni çözümler üreten bir mücadele içinde olduklarını ifade etti.
Aile içi ve kadına yönelik şiddetin ne yazık ki kendine ait motivasyon kaynakları olduğunu ifade eden Soylu, "Temas ettiği pek çok alan var. Mesela bizim ülkemizde, diğer ülkelerden farklı olarak, 2020 yılında faili meçhul kadın cinayeti yok. Çünkü faili, suçu işledikten sonra çoğunlukla kaçmıyor, ya teslim oluyor, ya kendini de infaz ediyor, öldürüyor. Aynı şekilde uzaklaştırma kararlarının etkileri var veya çevrenin, yakın akrabaların gelişigüzel barıştırma çabalarının doğurduğu, bazen tatsız sonuçlar var. Dolayısıyla buradaki davranış şeklini tüm yönleriyle çözmek, işin hem sosyal boyutuna, hem psikolojik boyutuna inmek, kolluk başarısı için de hepimiz açısından çok önemli." ifadelerini kullandı.
"Mücadeleyi eşgüdüm içerisinde ve bir plan dahilinde sürdürmeye gayret ediyoruz"
Bakan Soylu, "Aile içi ve kadına yönelik şiddet, birbirinden farklı alanlara temas ettiği için, önleyici tedbirlerimizin yanı sıra, daha verimli ve daha kalıcı sonuç alabilmek maksadıyla, gerek ilgili bakanlıklar ve kurumlar, gerek Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, gerek Diyanet İşleri Başkanlığımız, gerek Adalet Bakanlığımız, hep birlikte, bu mücadeleyi eşgüdüm içerisinde ve bir plan dahilinde sürdürmeye gayret ediyoruz." diye konuştu.
Hem Anayasa'da hem de TCK'da zaman içinde kadın ve aile lehine yaptıkları olumlu düzenlemelerin önemli olduğunu ve mücadeleye de büyük katkı sağladığını vurgulayan Soylu, yapılan değişiklikleri anlattı.
Soylu, aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadelenin amiral gemisinin 20 Mart 2012'de yürürlüğe giren Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun olduğunu belirterek, "Esasen bütün bu mücadelenin yönetiminde, uygulama adımlarının belirlenmesinde, tedbirlerin planlanmasında benim de benden önceki arkadaşlarımızın da burada çalışan bürokrat arkadaşlarımızın, kolluk görevlilerimizin, tüm birimlerimizin de hareket noktası bu kanundur." dedi.
Bakan Soylu, mağdura yönelik verilen koruma tedbirler ile şiddet uygulayana yönelik önleyici tedbirleri anlattı. Soylu, "Eğer biz, topyekun bütün çerçevemizle bu mücadeleyi ortaya koymazsak bu meseleyi engelleyebilme kabiliyetine sahip olamayız. Yaptığımız hiçbir işi 'mış' gibi yapmıyoruz. Yaparsak hem milletimize karşı olan sorumluluğumuzu hem de aynı zamanda Cenab-ı Allah'a karşı olan sorumluluğumuzu, bize verilen emaneti, bize öğretilenleri ıskalamış oluruz." değerlendirmesinde bulundu.
Bu mücadelenin kurumlar arası iş birliği ve eş güdüm gerektirdiğini belirten Soylu, bu amaçla İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir araya gelerek 25 Kasım 2019'da ortak bir protokol imzalandığını söyledi. Soylu, bu protokol doğrultusunda 75 maddelik "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı"nın hazırlandığını söyledi.
Söz konusu planda 14 maddenin İçişleri Bakanlığı ile ilgili olduğunu ifade eden Soylu, bu kapsamda yapılan çalışmaları anlattı.
KADES uygulamasının 24 Mart 2018 tarihinde hayata geçirildiğini hatırlatan Soylu, uygulamayı indiren kişi sayısının geçen yıla göre yüzde 317 arttığını ve 2 milyon 293 bin 289 kişiye ulaştığını, gelen ihbar sayısının da geçen yıla göre yüzde 194 artışla 138 bin 978 olduğunu, bu ihbarların hepsine gidildiğini ve bunlardan 73 bin 417’sinin gerçek bir tehdit içeren asıllı ihbar olduğu, kayıtlara girdiğini ve bunlara o anda müdahale edildiğini söyledi.
Elektronik kelepçe uygulamasının, mahkemelerin verdiği "teknik yöntemlerle takip" kararları doğrultusunda yapılabildiğini ifade eden Soylu, Elektronik İzleme Merkezi tarafından bugüne kadar 214 vakanın takibinin sağlandığını, halen de 43 ilde 197 vakanın takibinin devam ettiğini belirtti.
Kadına yönelik şiddetle mücadele ederken, işin akademik ve literatür kısmını da ihmal etmemeye, özellikle kurumda elde ettikleri verileri ve tecrübeleri paylaşmaya çalıştıklarını ifade eden Soylu, "Bana 'İçişleri Bakanlığında yaptığın en iyi şey ne?' diye sorarsanız, tarihimizin çarpı çarpı kat yayınlarını çıkardık. Bir işin felsefesi, nasıl yapıldığı oluşmazsa bizden sonra gelenlere bir yol haritası bırakamayız. Her konuda yüzlerce yayınımız var." diye konuştu.
Aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir argümanlarının hiç şüphesiz konukevleriyle ilgili olduğunu belirten Soylu, Türkiye'deki toplam konukevi sayısının 148, bunların kapasitesinin de toplam 3 bin 576 olduğunu bildirdi. Soylu, 148 konukevinin 32'sinin belediyelere, 112'sinin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına, 1'inin STK'lere, 3'ünü ise Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne ait olduğunu aktardı.
Konunun en önemli ayaklarından birinin, bu suç türüyle mücadele edecek personelin eğitimi olduğuna dikkati çeken Soylu, klasik asayiş polisliğinden çok farklı bir konu olduğu için personel eğitimlerine ağırlık verildiğini anlattı.
Soylu, 2019-2020'de 500 mülki idare amirine Ankara ve Ayvalık'ta aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadele eğitimi verildiğini söyledi. FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da hain darbe girişimi sonrasındaki dönemde toplam 292 bin 575 personele bu konuda eğitim verildiğini paylaşan Soylu, Jandarma bünyesinde de toplam 18 bin 166 er ve erbaşa bu eğitimlerin verildiğini ifade etti.
"Ben olanı ortaya koymak zorundayım"
Kadına yönelik şiddetle mücadele verilerinin paylaşımına ilişkin tartışmalara değinen Soylu, şöyle konuştu:
"Bu tartışma çok oluyor. Burada üzüldüğüm şey şu, sanki kadın cinayetlerini az gösteriyormuşuz gibi bir izlenimle karşılaşıyoruz. Bu doğru değil. Niye az göstereyim? Ben olanı ortaya koymak zorundayım. Ben doğru fotoğrafı görmezsem, arkadaşlarım doğru fotoğrafı görmezse, bu sefer aşağısı bize doğru fotoğrafı göstermemeye başlar. Bu, esas itibarıyla karşı karşıya kaldığımız olayı bize göstermemeye başlar. Biz azaldığını da yükseldiğini de hangi periyotta gittiğini de gitmediğini de bilmek zorundayız. Yaptığımız işin çıktısını almak, etki analizini ortaya koymak zorundayız. İkide bir kadın cinayetleri üzerinden 'İçişleri Bakanlığının verdiği rakamlar yanlıştır ve yalandır, esası budur.' diye bunu bir siyaset tablosu haline getirmeye çalışırsanız, gelin Asayiş Daire Başkanlığımız size bütün rakamları göstersin."
"Türkiye'de cinayetler yüzde 31,5 oranında azaldı"
Kadına yönelik şiddet istatistiklerini aktaran Soylu, toplam kasten öldürme olaylarının 2006'da 3 bin 20, 2020'de ise 2 bin 75 olduğunu, Türkiye'de cinayetlerin yüzde 31,5 oranında azaldığını bildirdi. Kasten öldürme olaylarında kadın cinayetlerine değinen Soylu, bu rakamın 2006'da 468, 2020'de 385 olduğunu belirtti. Soylu, kasten öldürme olaylarında erkek cinayetlerinin ise 2006'da 2 bin 522, 2020'de 1690 olduğunu aktardı.
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamındaki cinayetlerin ise 2014'te 307, 2020'de 267 olduğunu açıkladı. Hayatını kaybeden kadın sayısının 2014-2020 arasında azalan bir eğimle gittiğini söyleyen Soylu, "Sıfıra insin. Bizim iddiamız o ama burada özellikle 6284'te (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) artan bir kadın cinayeti eğilimi söz konusu değil. Peki bir tanesi önemli mi, sorunlu mu? Ben bir tanesinden bile sorumluyum. Dün akşam katledilenin de sorumlusuyum, bütün hepsinin sorumlusuyum. Kendimi böyle görüyorum. O ailenin içerisinde değilim ama bunun önleyiciliğinde ortaya koyulanlar sebebiyle kendimi sorumlu hissediyorum. Ama herkesin kendine pay alması gerekir." dedi.