Gün doğumundan gün batımına kadar insanlar kendilerini neden aç bırakıyorlar?
İbadetler, üzerine düşünülebilecek şeyler mi?
Eskiler, tabular üzerine düşündüler mi?
İşte bu sorular doğrultusunda rasyonel olarak orucu, daha doğrusu ibadetlerin tamamını anlamaya çalışmak daima sıkıntılı sonuçlar verecektir.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre oruç kelimesinin anlamı şu şekildedir;
‘’1-Tanrı'ya ibadet amacıyla yeme, içme vb. şeylerden belli bir süre kendini alıkoyma.
2-Çok sevilen veya istenen şeylerden uzak durma.’’
İslam'ın beş şartı olarak nitelendirilen unsurlar arasında bulunan oruç aslında neredeyse tüm inanç sistemlerinde olan bir ibadet biçimi.
Kur'an'da ise oruç Arapça olarak "savm" veya aynı kökten türetilen "siyam" kelimeleriyle ifade edilmektedir. Savm kelimesi de İslami literatürde baskın kabul olarak ‘tutmak’ anlamında temellendirilmektedir.
Peki neyi tutmak?
Somut manada yeme, içme ve cinsel ilişkiyi tutmak. Yani oruç esnasında en basit şekliyle kendini yeme, içme ve cinsellikten uzak tutma; gün doğumundan gün batımına kadar…
Kuranın mahiyetine ilişkin kavrama biçimi geliştirmeden oruç hadisesini anlamlandırmak neredeyse mümkün değildir. Eğer inancın temeline ilişkin bir metot ile olaya bakmazsak bu erdemli ibadetin ‘fakirlerin halini anlamak’ için olduğunu bile düşünebiliriz.
Yüzyıllardır bu açıklamanın baya rağbet görmesi boşuna değildir. Çünkü içerisinde düşünce adına hiçbir şey barındırmayan bu sığ yorum ile orucu anlamlandırmaya girişildiği takdirde ramazan ayı tıkınma ayı olarak yaşanır. Oruç tutarak bir ay boyunca gün içerisinde fakirlerin halinden anlayanlar(!) 11 ayda yemediklerini iftar sofralarında tüketmekte beis görmezler.
Bu sebeple ramazan ne aç kalma ayı ne de fakirlerin halinden anlama ayı çünkü sadece yemek saati değişiyor yoksa zengin yine çok yiyor. Saatler değişince hıncını öyle alıyorlar ki üç katı yemek yiyor.
Oruç ibadetinin asıl maksadının öfke ve arzu gücünün önüne geçilmesi ve iradenin ortaya çıkmasının sağlanması olduğunu söyleyebilirim.
Çünkü kadim bir ibadet olan ve yüzyıllar içerisinde coğrafyalara ve inançlara göre adı değişse de daima uygulanan bu ‘aç kalma’ eylemi tam anlamıyla iradeyi kontrol etme adına uygulanmaktadır.
Teorik anlam verme gücü zayıf olan kadim topluluklarda da uygulanan bu ritüel İslami perspektifte Hira Dağı’nın bir simülasyonu olarak tasavvur edilmelidir.
Hülasa oruç tutmanın mahiyeti iradeyi güçlendirmekle doğrudan alakalıdır. Bu ibadetin kendini denetleme yeteneğini güçlendirmek gibi bir egzersiz değeri vardır.
Allah cümlemizi orucun mahiyetini doğru idrak edenlerden eylesin…