Tarihi 8. yüzyıla dayanan, dünya üzerinde 50’ den fazla ülkede yetiştirilen kahve, nesiller boyunca pek çok kültüre etki etti. Afrika, Güney Amerika ve Güney Asya gibi tropik ülkelerde yetişen coffea arabica, coffea caneford gibi kahve ağaçlarının tohumlarından elde eden kahve, bugün tüm dünya tarafından günün hemen her saati sevilerek tüketiliyor.
Kültürümüzde de çay ön planda görünse de, kahvenin tüketimi son 10 yılda üç kat arttı ve çayın yerini hızla almaya başladı. Dünya üzerinde tüketiminin hayli artmasıyla da faydaları ve hastalıklar üzerindeki etkileri konusunda bilimsel araştırmalara sıklıkla konu olmaya başladı. Kahvenin kafein haricinde yaklaşık 400 kimyasal, eser miktarda antioksidan ve niasin, mineraller, tanen ve karamelize olmuş şeker içerdiğini söyleyen Diyetisyen Emel Terzioğlu Arslan, içerdiği bu besin öğeleri sayesinde sağlık üzerinde birçok olumlu etkiye sahip olduğunu belirtiyor.
Kahvenin içeriğindeki kafein sayesinde enerji düzeyini yükselttiğini, bu sayede gün içerisinde hissedilen yorgunluğu önlediğini ifade eden Emel Terzioğlu Arslan, “Kahve, zihni açarak iş verimliliğini ve konsantrasyonu artırmaya yardımcı oluyor. Beyindeki bu etkisi sayesinde aynı zamanda ruh halini, hafızayı, reaksiyon süresini ve genel anlamda bilişsel fonksiyonları iyileştirdiğini gösteren pek çok bilimsel çalışma mevcut.
Yapılan bir çalışmaya göre kahve, yaşlı bireylerin daha hızlı düşünmesini sağlamakta ve hatırlama yeteneğinin artmasına yardımcı olmaktadır. 80 yaşın üstündeki kadınlarla yapılan çalışma, önceden kahve tüketimi olan kişilerin mental fonksiyon testlerinde daha iyi performans gösterdiklerini ortaya çıkarmıştır. Küçük çapta yapılan bir başka araştırmada ise günde 3 fincan kahve tüketmenin alzheimer hastalığı gelişim riskini %60 oranında azalttığı tespit edilmiştir.” dedi.
Kahvenin en çok bilinen özelliklerinden biri de yağ yakımına yardımcı olmasıdır. Vücutta bulunan yağların parçalanmasına ve yağ asitlerinin enerji üretimi için kullanılmasını destekler. Ayrıca kalori içermediği için özellikle ağırlık kaybı diyetlerinde tüketilmesi önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bunun yanı sıra kafein içeriği sayesinde adrenalin hormonunun üretimine önemli bir katkı sağlar.
Bu hormon vücudu fiziksel performansa hazırlar. Enerji düzeyini de artırdığı için kahvenin fiziksel performansı artırması da kaçınılmazdır.
Bunlarla birlikte yüksek antioksidan içeriği sayesinde düzenli olarak kahve tüketen bireylerde karaciğer kanseri ve kolorektal kanser türleri başta olmak üzere birçok kanser türüne yakalanma riskinin önemli ölçüde azaldığını gösteren bilimsel araştırmalar mevcuttur.
Hücre yapısını koruyarak kontrolsüz çoğalmayı önleyen kahvenin, aynı zamanda diyabet ve kardiyovasküler hastalıklardan korunmaya yardımcı olarak yaşam süresini artırdığı da bilinmektedir.
Arslan, her şeyde olduğu gibi kahvenin de önerilerin üzerinde tüketilmesinin bazı sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirterek, “Kahve fazla tüketildiğinde kalp problemleri, hipertansiyon, kemik kaybı, artan idrar çıkışı, uyku problemleri, artan gerginlik ve doğurganlık oranının azalması gibi birçok probleme yol açabilir. Bu yüzden kararında tüketilmesi önemlidir. Günlük önerilen kafein alım dozu 400 mg’dır.
150 ml kahvenin kafein içeriği kavrulmuş ve öğütülmüş kahve için 80 mg, instant kahve için 65 mg, kafeinsiz kahve için 3 mg, cappuccino için 90 -100 mg kabul edilmiştir. 60 ml exspresso kahve (sade) 100 mg kafein içerir. Buna göre günlük kahve tüketimini maksimum üç fincanla sınırlı tutmak sağlık açısından doğru bir tutum olacaktır.” dedi.