Ronald Kirchhoff, Amerikalı bir film profesörü ve edebiyatçı, kendi tabiriyle bir yazar. New York, California ve Suudi Arabistan’daki üniversitelerde sinema ve İngiliz Edebiyatı üzerine dersler vermiş, Hollywood geçmişi de olan, Hollywood stüdyolarında çalışan bir akademisyen. Fakat onun hikâyesinin ilginç kısmı Konya’da başlıyor...

"Bunun için bir kağıt ve bir kalem yeterli"

Ronald, hayatında her şey yolunda giderken bir gün babasını kaybetti, kısa süre sonra da kansere yakalandı. Hayatındaki dönüm noktası yaşadığı üzüntüler oldu. O dönem kafasındaki tek düşünce hayatında köklü bir değişimdi ve her şeyi arkasında bırakarak uzun bir seyahate çıktı.

ABD'li yazar Kirchhoff, o süreci şöyle anlatıyor:

"Film endüstrisini bıraktım, çünkü herkes meşhur olmak istiyor. Ben ön planda olmamaktan mutluyum. Filmleri seviyorum, fakat filmleri sevmek ve film endüstrisinde çalışmak farklı şeyler. Ben bir yazar ve şairim. Bireysel olarak da bu sanatı sürdürebiliyorum. Bunun için bir kağıt ve bir kalem yeterli…"

"Bu harika Anadolu topraklarını bulduğum için çok şanslıyım"

Kirchhoff, 8 yıl Cidde’de bulunduktan sonra Ulan Batur gibi yerleri de ziyaret etti, Beyrut’ta mültecilerle çalıştı, gönüllü olarak İngilizce öğretti. "Dünya’nın her yerini gezebildiğim ve bu harika Anadolu topraklarını bulduğum için çok şanslıyım." diyor.

"İlham kaynağım" dediği Konya’ya yerleşmeden önce şehri 20 kez ziyaret etti. Onun için Konya aradığı her şeyi bulabileceği bir yer oldu: 

"Konya’ya ilk taşındığımda otobüsle Türkiye’nin dört bir yanını dolaştım; Gürcistan sınırından Yunanistan sınırına kadar. Çanakkale’ye gittim, Edirne, İstanbul, Antalya, Şanlıurfa, Batman, Midyat… Bu harika ülkenin her yerine…"

Evine 200 metre mesafedeki kitapçıların bulunduğu çarşı onun en çok uğradığı noktalardan. Ona ilham olacak kitapları tozlu raflar arasında arayıp buluyor. Aynı çarşıdaki film marketlerine uğruyor, çünkü filmler ve kitaplar onun hayatının olmazsa olmazlarından.

Evine yakın olan parklar Ronald için bir gözlemevi, insan hikâyelerini burada topluyor. Çatalhöyük’e gidiyor, Mevlana Müzesi’ni ziyaret ediyor. Gün yerini geceye bıraktığında, son üç kitabını yazdığı terasındaki küçük odasına çekiliyor ve yazmaya başlıyor...

"Anadolu benim ilham kaynağım"

Konya’da göçmenlerin yoğun olarak bulunduğu bir bölgede yaşayan Ronald, neden Konya’yı seçtiği sorusunu şöyle yanıtlıyor:

"Neden olmasın? Burası çok ilginç, tarih dolu bir yer. Hitit, Roma, Pers ve Selçuklu izleri var. Burası Anadolu’nun merkezinde, her yere çok yakın. Ben bir yazarım ve ilhama ihtiyacım var, Anadolu benim ilham kaynağım.

Konya’da kendimi yalnız hissetmiyorum, burada arkadaşlarım var. California’daki arkadaşlarımı bırakmadım, New York ve Virginia’dakileri de. Hatta onları buraya gelmeleri ve benim çok mutlu olduğum bu hayatı deneyimlemeleri için cesaretlendiriyorum."