Boğaziçi üniversitesinde görevli Doç. Dr. Zühre Aksoy ile Prof. Dr. Özlem Öz, hem evcilleştirilmemiş bir tür olan kavılca buğdayını Kars’ta yetiştirmeye devam eden 22 çiftçi ile hem de Türkiye’nin farklı yörelerinden öncü çiftçiler olmak üzere toplam 30 çiftçiyle görüşerek saha çalışması yaptı.
Araştırmacılar, ilk olarak Antakya’dan Niğde’ye, Adapazarı’ndan İzmir ve Kars’a kadar uzanan geniş bir alanda geleneksel üretim yöntemlerini kullanan çiftçilerle görüştü. İkinci aşamada ise Kars’ta geleneksel buğday yetiştirmeye devam eden çiftçiler örnek vaka olarak alındı.
Araştırmacılar, çiftçilerin geleneksel bilgi ve yöntemleriyle bilimsel tarım bilgisi entegre olduğunda ortaya çıkan imkân ve kısıtları araştırmak için Kars’ı seçtiklerini belirttiler. Kars’ın Türkiye’nin sosyo-ekonomik olarak en yoksul yörelerinden biri olduğu, ancak biyolojik çeşitlilik açısından da çok önemli bir yere sahip olduğu ifade edildi. Çiftçilerin burada özellikle de en eski buğday çeşitlerinden biri olan ve yöreyle özdeşleşen kavılca buğdayını yaşatmak için çaba göstermeleri de yer seçiminde etken oldu.
Çiftçi mühendisin tarlaya gelmesini istiyor
Akademisyenler, görüştükleri çiftçilerin tek önceliğinin ürünlerinden yüksek verim almak olmadığı aynı zamanda çiftçilerin teknolojik gelişmeler hakkında düzenli bilgi edinemediği görüşüne vardı. Araştırmacıların değerlendirmesi şöyle:
“Görüştüğümüz çiftçiler sadece geleneksel tohumları değil, geliştirilmiş modern tohum çeşitlerini de ekiyorlardı. Yani uzmanlardan gelen yeni bilgiyi reddetmekten çok, ihtiyaçlarını karşılayacak teknolojik gelişmelerle ilgili bilgileri edinmek istiyorlar. Örneğin, mühendislerden dedelerimizden öğrendiklerimizin üzerine koyabileceğimiz bilgileri öğrenemiyoruz diyorlar. Ziraat mühendisleriyle bir araya gelmeye önem veriyor ve örneğin, ekim sırasında mühendisin tarlaya gelip neyin doğru neyin yanlış olduğunu göstermesini istiyorlar.”
Araştırma sonuçları, görüştükleri çiftçilerin çoğunun, ekim sırasında neyin doğru neyin yanlış olduğunu görmek için ziraat mühendisleriyle bir araya gelmeye önem verdiklerini ortaya koyuyor. Çiftçiler, tarım uzmanlarının ve ziraat mühendislerinin birbirlerinin bilgilerinden yararlanarak birlikte çalışmalarının önemli olduğundan ve bu sürecin de kurumsallaşmasının gerekliliğine inanıyor.
Türkiye’nin önemli bir tarımsal araştırma altyapısına da sahip olduğunu belirten araştırmacılar, kamu sektörü, bilim insanları ve çiftçilerin bir araya gelerek tarımsal üretimdeki öncelikleri katılımcı mekanizmalarla belirlemelerinin bu süreçte bir başlangıç noktası olabileceği görüşündeler.